Joan Miró (20 Nisan 1893, Barselona – 25 Aralık 1983, Palma, Mallorca), soyut sanatı Sürrealist fanteziyle birleştiren Katalan bir sanatçıydı. Olgun tarzı, hayal gücü ve şiirsel anlatımı ile modern hayatın sert gerçekliği arasındaki gerilimden doğdu. Litografi alanında yoğun bir şekilde çalıştı ve kamusal alanlar için çok sayıda duvar resmi, goblen ve heykel üretti.
Sanatsal Gelişimi: Paris Yıllarından, II. Dünya Savaşı’na
Miró’nun babası bir saatçi ve kuyumcuydu. Babasının zanaatkârlık geçmişi ve Katalonya’nın sert doğal manzaraları, onun sanatsal gelişiminde büyük rol oynadı. Sanat eğitimine Barselona’da 1912’de başladı. Burada öğretmeni Francisco Galí, ona nesneleri çizmeden önce dokunmasını tavsiye etti ve bu yöntem Miró’nun nesnelerin mekânsal özelliklerini kavramasını sağladı. Ayrıca, Paris’teki modern sanat akımları ve Antoni Gaudí’nin mimarisiyle tanıştı.
1915-1919 yılları arasında Miró, Barselona, Montroig ve Mallorca’da yaşayarak çalıştı. Fauvist renkleri cesurca kullansa da geometrik formları tercih etti ve Paul Cézanne ile Kübist sanatçılardan etkilendi. Sanatında metaforik anlatımlar geliştirmeye çalıştı ve doğayı bir çocuğun basitliği, ancak yetişkin bir zekayla resmetmeye gayret etti. Bu nedenle, Sürrealistler ve Dadaistlerle ortak noktaları oldu.
1919’dan itibaren Miró, İspanya ve Paris arasında yaşayarak sanatını geliştirdi. 1920’lerin başlarında “Çiftlik” (1921-22) ve “Tarla” (1923-24) gibi eserlerinde ayrıntıcı bir gerçekçiliği soyutlamayla birleştirdi. Bu eserlerde nesneleri bağlamlarından kopararak yeni bir düzene soktu ve gizemli bir atmosfer yarattı. 1925-1928 yıllarında Dadaistler, Sürrealistler ve Paul Klee’nin etkisinde “rüya resimleri” ve “hayalî manzaralar” çizdi. “The Policeman ” (1925) ve “Dog Barking at the Moon” (1926) gibi çalışmalarında insan ve hayvan figürlerini soyut formlarla betimledi.

1928’de Hollanda’ya giderek 17. yüzyıl Hollanda resmini inceledi ve “Dutch Interiors” (1928) serisini oluşturdu. 1930’larda kolaj ve heykelsi montaj teknikleriyle denemeler yaparak baleler için sahne tasarımları ve kostümler hazırladı. İspanya İç Savaşı sırasında Paris’te yaşayan Miró, sosyal eleştirilere de yer verdi. “The Reaper” (1937) gibi eserlerinde politik kargaşayı ve halk ayaklanmalarını yansıttı.

II. Dünya Savaşı döneminde İspanya’ya dönen Miró, “Constellations” (1941) serisiyle kozmik ve elementsel semboller kullandı. 1944’te çömlekçi José Lloréns Artigas ile seramik eserler verdi. Savaş sonrasında uluslararası tanınırlığı arttı. 1947’de Terrace Hilton Oteli (Cincinnati) ve 1950’de Harvard Üniversitesi için duvar resimleri yaptı. Paris’teki UNESCO binasındaki iki büyük seramik duvar (1958) ona Solomon R. Guggenheim Vakfı’nın Büyük Uluslararası Ödülü’nü kazandırdı.

1962’de Paris’te büyük bir retrospektif sergisi düzenlendi. Katalan mimar José Luis Sert, Miró’nun hayalini kurduğu stüdyoyu Mallorca’da inşa etti. 1980’de İspanya Güzel Sanatlar Altın Madalyası ile onurlandırıldı ve Madrid’deki bir meydana adı verildi.
Miró’nun Mirası
Joan Miró’nun sanatı, kariyerinin farklı aşamalarında değişim gösterse de genellikle doğal unsurları soyut şekillerle harmanladı. “The Birth of the World” (1925), “Painting” (1933) ve “Mural Painting” (1951) gibi eserleri, onun özgün sanatsal dilini ve vizyonunu ortaya koyar. Geç dönem eserlerinde figürleri ve arka planları basitleştirerek, “Blue II” (1961) gibi eserlerinde yalın ancak derin anlamlar içeren kompozisyonlar yarattı. Miró, sessiz ve içe dönük bir kişiliğe sahip olmasına rağmen sanatsal ifadelerinde cesur ve yenilikçiydi.
