Marcel Duchamp (d. 28 Temmuz 1887, Blainville, Fransa – ö. 2 Ekim 1968, Neuilly), sanat eserleri ile gündelik nesneler arasındaki sınırları yıkan Fransız bir sanatçıydı. Nude Descending a Staircase, No. 2 (1912) tablosunun yarattığı sansasyonun ardından çok az resim yaptı. Geleneksel estetik standartlara duyduğu meydan okuma, onu ünlü hazır nesnelerine yöneltti ve sanatta köklü bir devrimin habercisi oldu. Duchamp, Dadaistlerle yakın dostluklar kurdu ve 1930’larda Sürrealist sergilerin düzenlenmesinde aktif rol oynadı. 1955’te ABD vatandaşlığına geçti.

Duchamp’ın babası noter olmasına rağmen ailede güçlü bir sanat geleneği vardı. Büyükbabası gravürle uğraşmış, çocuklardan dördü ise sanatçı olmuştur. Gaston, Jacques Villon adını aldı; Raymond, Duchamp-Villon olarak tanındı. Marcel ve kız kardeşi Suzanne ise soyadlarını sanat dünyasında kendi adlarıyla korudular.

1904’te Paris’e gelen Duchamp, burada ilk resimlerini yaptı. Portrait of Marcel Lefrançois, onun erken dönemde bir stile sahip olduğunu gösterir. Çizgi romanlara karikatür çizerken farklı akımları hızla denedi: Post-Empresyonizm, Cézanne etkisi, Fovizm ve son olarak Kübizm. Ancak hiçbir stile bağlı kalmadı; tekrarları sevmiyor, sanat geleneğinin dışında üretim yapıyordu. Bu dönemde yaptığı Babasının Portresi, Fovist tarzın dikkat çekici örneklerindendir.

1911’de sergilenen Portre (Dulcinea), ardışık hareket evrelerini üst üste bindirilmiş silüetlerle resmeder ve doğrudan Nude Descending a Staircase, No. 2 eserinin yolunu açar. Ancak bu ikinci tabloda “çıplak” bir beden yerine, inen bir makineyi andıran, sinematik bir etki görülür. Paris’te skandala yol açan eser, bir yıl sonra New York’taki Armory Show’da büyük başarı kazandı. Bu deneyim Duchamp’ın resimden uzaklaşmasına ve sanatı ironik bir boyutta sorgulamasına yol açtı.
1912 sonrası yaptığı Le Passage de la Vierge à la Mariée ve Mariée gibi tablolar, ne Kübist ne de Fütüristti; ama Duchamp’ın bedeni soyut bir makine vizyonu içinde ele aldığının göstergesiydi. 1913’te ise en radikal işlerinden birine girişti: The Bride Stripped Bare by Her Bachelors, Even (The Large Glass). Endüstriyel tasarım estetiğiyle hazırladığı bu eser, erkek, kadın ve aşk üzerine bir makine metaforuydu.

Aynı yıl Duchamp, sanat tarihinde devrim yaratacak keşfini yaptı: hazır nesne. İlk örneği, bir bisiklet tekerleği olan Bicycle Wheel, (1913), ardından Pharmacy (1914) geldi. 1917’de ise en ünlü işi olan Fauntain’ı “R. Mutt” imzasıyla sergiye sundu; sıradan bir pisuvar olan bu nesne reddedildi ama sanatın tanımını kökten değiştirdi.

Duchamp’ın sanatı aynı zamanda yayıncılık ve dostluklarla da şekillendi. Francis Picabia ile birlikte 291, Kör Adam ve Rongwrong gibi yayınlarda yer aldı. Man Ray ile birlikte New York Dada dergisini çıkardı. 1919’da bıyık ve sakal eklediği ünlü Mona Lisa reprodüksiyonu, Dadaistlerin geçmiş sanat anlayışına karşı radikal bir parodisi oldu.
1923’te Büyük Cam’ı tamamlanmamış haliyle bırakıp sanatı terk ettiğini ilan etti. Sinemaya yönelerek Anemic Cinema (1926) gibi deneysel filmler üretti, aynı zamanda satranca yoğunlaştı. Yine de sanat dünyasından kopmadı; 1934’te yayımladığı Green Box, Breton ve Sürrealistlerle bağlarını güçlendirdi. 1938–1959 arasında birçok Sürrealist serginin hazırlanmasına katkı sağladı. II. Dünya Savaşı sırasında hazırladığı Boîte-en-valise (1941), eserlerinin taşınabilir bir retrospektifi niteliğindeydi.

1940’lardan sonra New York’a yerleşen Duchamp, uzun süre sessiz kaldı. Ancak 1960’larda Pop Art ve Op Art kuşağı onun mirasını keşfetti. Ölümünden sonra en büyük sürpriz ise gizlice üzerinde çalıştığı Étant donnés: 1. la chute d’eau, 2. le gaz d’éclairage (Verilen: 1. Şelale, 2. Aydınlatıcı Gaz) oldu. Bugün Philadelphia Sanat Müzesi’nde bulunan bu eser, sanatçının son büyük bilmecesi olarak kabul edilir.

Marcel Duchamp, hem sanatçı hem de anti-sanatçı olarak 20. yüzyılın en etkili figürlerinden biri oldu. Nude Descending a Staircase, No. 2 ile başlayan provokasyonu, Çeşme ile zirveye ulaşarak çağdaş sanatı kökten değiştirdi. Onun radikal fikirleri, yalnızca görsel sanatların değil, sanatçının bakış açısının da dönüşmesine öncülük etti.