İstanbul Modern, Selma Gürbüz’ün zamandan ve mekândan bağımsız; masallar, mitler, söylencelerle örülü, incelikle işlenmiş yapıtlarını Türkiye’de bir müze çatısı altında ilk defa izleyiciyle buluşturuyor. “Selma Gürbüz: Dünya Diye Bir Yer” adlı sergi, sanatçının otuz beş yıllık sanat pratiğini ve kendine özgü imge dünyasını görünür kılıyor. Sanatçının 35 yıllık sanatsal üretimine tematik duraklar çerçevesinden bakan “Selma Gürbüz: Dünya Diye Bir Yer” sergisi, 5 Kasım 2020’de açılıyor.
Sergi sanatçının ilk kez gerçekleştirdiği dijital çalışmaları da dahil olmak üzere daha önce sergilenmemiş yapıtlarını odağına alıyor. Gürbüz’ün resim, yerleştirme, desen, video ve heykel gibi farklı ifade araçlarıyla ortaya koyduğu yüzden fazla yapıt sergide yer alıyor.
Kültürlerarası sentez
Bugünün çizgilerinde hayat bulan geçmişin, medeniyetlerin, kültürlerarası sentez arayışının kapsamlı bir sergisi olarak nitelendirebilecek “Dünya Diye Bir Yer”de, Selma Gürbüz’ün yıllar içinde gittikçe rafine hale gelen sanat üretiminden süzülerek vücut bulan görsel bir anlatı gözler önüne seriliyor. Gürbüz’ün çalışmaları yaşadığımız dünyanın gerçekliğinden uzak gibi görünse de, aslında izleyiciye hayatı, zamanın geçişini ve insanların bu döngüdeki hallerini anlatıyor.
Her yapıtında farklı hikâyeler anlatan sanatçı, kolektif hafızamızdaki rüyaları, korkuları, iç yolculukları, ölüm ve yaşam temalarını yapıtlarında izleyiciyle paylaşır; onlarla yüzleşmemizi ve başa çıkmamızı ister. Gürbüz, İran, Hint, Türk minyatürü, uzakdoğu sanatı ile ilişki kurarken, Batı resminin ögelerine de aşinadır ve yapıtlarında kullanır. Sanatçının izleyiciyi davet ettiği dünyasında, insan ve hayvan figürleri birbirinden ayrılmaz birliktelik içinde tasvir edilir. Selma Gürbüz’ün Afrika seyahati sonrasında yaptığı resimler, bu kıtanın cömert, sıcak, bazen de tehditkâr doğasında insan ve hayvanların birbirleriyle kesişen hayatlarını görselleştirir.
Selma Gürbüz: Benim için her sergi bir hesaplaşmadır.
“Dünya Diye Bir Yer” üç yıl aradan sonra açılan ilk kişisel sergim. Gerek son dönem çalışmalarımın ilk kez toplu bir halde görülebilecek olması, gerekse de sanat hayatımın farklı dönemlerinden örnekleri bir araya getirmesiyle benim için çok özel bir sergi. İstanbul Modern’in ev sahipliğinde düzenlenmesi ise ayrıca çok anlamlı. Tam olarak bir retrospektif olmasa da, gerek eser sayısının çokluğu gerekse farklı dönemlerimden çalışmaları bir araya getiriyor olmasıyla retrospektife en yakın sergim denebilir. Benim için her sergi bir hesaplaşmadır, çok heyecanlanırım. Yaptıklarımı izleyiciyle paylaşmak, dünyamı korkusuzca önlerine sermek tarif edilemez duygular verir bana… Her sergi aynı zamanda yeni bir düşüncedir, yeni bir duygudur benim içim. O nedenle kendimi şanslı hissederim, çünkü kafamın içi hep doludur. Sonu gelmeyen bir doluluk… Hiçbir sergimin son nokta olmadığını bilirim bu yüzden. Her seferinde yeni bir arayışla, yeni bir yutkunmayla, yeni bir söz söyleme ihtiyacı hissederim.