Fotoğraf tarihine damga vuran bu kareler, yalnızca yakaladıkları anlarla değil; onları çeken fotoğrafçıların bakışı ve kullandıkları makinelerle anlam kazanıyor…

Dünyanın hafızasına kazınan pek çok ikonik fotoğraf, yalnızca tanıklık ettiği anlarla değil, onları çeken fotoğrafçıların sezgisi ve kullandıkları makinelerle de hatırlanıyor. Spor tarihinden pop kültüre, savaş belgesellerinden uzay çalışmalarına uzanan bu liste, 20. yüzyıl ve sonrasının en unutulmaz karelerine yeniden bakıyor…

Abbey Road, 1969

Fotoğrafçı: Iain Macmillan / Kamera: Hasselblad 500C

The Beatles’ın Abbey Road albüm kapağı için yapılan çekim, 8 Ağustos 1969 sabahı Londra’daki yaya geçidinde gerçekleştirildi. İskoç fotoğrafçı Iain Macmillan, polis tarafından kısa süreliğine trafiği kesilen caddede bir merdivene çıkarak altı kare çekti; bugün herkesin bildiği, grubun senkron adımlarla karşıya geçtiği fotoğraf bu altı kareden beşincisiydi. John Lennon’ın önde, Paul McCartney’nin yalınayak yürüdüğü bu görüntü, hem albümün hem de sokağın bir tür kült mekâna dönüşmesine yol açtı ve popüler kültür tarihinin en çok taklit edilen kapaklarından biri hâline geldi.

Afghan Girl, 1984

Fotoğrafçı: Steve McCurry / Kamera: Nikon FM2

Steve McCurry’nin Pakistan’daki Nasir Bagh mülteci kampında çektiği “Afghan Girl”, Afganistan’dan kaçmak zorunda kalan genç bir kızın portresi. 1985’te National Geographic kapağında yayımlanan fotoğraftaki modelin kimliği uzun süre bilinmiyordu; daha sonra adının Sharbat Gula olduğu ortaya çıktı. Gula’nın doğrudan kameraya bakan yeşil gözleri, mülteci krizine dair soyut haberlerin ötesine geçerek savaşın insanî yüzünü dünyaya gösterdi. McCurry’nin yıllar sonra Gula’yı yeniden bulması, fotoğrafın hikâyesini bir belgesel sürecine dönüştürdü ve bu kareyi modern fotoğrafçılığın en ikonik imgelerinden biri yaptı.

Earthrise, 1968

Fotoğrafçı: Bill Anders / Kamera: Hasselblad 500EL

Görsel Kaynağı: NASA

Apollo 8 görevi sırasında astronot William (Bill) Anders, 24 Aralık 1968’de Ay yörüngesindeyken ufuk çizgisinin üzerinde beliren Dünya’yı fark etti. Hasselblad kamerasını hızla eline alarak çektiği “Earthrise”, gri Ay yüzeyinin üzerinde mavi-beyaz bir küre gibi görünen Dünya’yı gösteriyor. Kare, insanlığın kendi gezegenini dışarıdan gördüğü ilk güçlü imgelerden biri olarak çevre hareketi ve ekolojik farkındalık için referans noktası hâline geldi. Pek çok tarihçi bu fotoğrafı “modern çevrecilik tarihinin en etkili görsellerinden biri” olarak nitelendiriyor.

Gökdelende Öğle Yemeği, 1932

Fotoğrafçı: Charles C. Ebbets’e atfedilir

1932’de New York’ta Rockefeller Center’daki RCA Binası inşaatında çekilen bu kare, çelik kiriş üzerinde yan yana oturmuş, yüzlerce metre yükseklikte öğle yemeği yiyen 11 işçiyi gösteriyor. Fotoğraf, yayımlandığı dönemde imzasız kaldı; 2000’li yıllarda yapılan arşiv çalışmaları sonucu kare büyük ölçüde Charles C. Ebbets’e atfedildi, ancak çekim sırasında başka fotoğrafçıların da bulunduğuna dair bulgular mevcut. Sahnenin, Rockefeller Center’ı tanıtmak amacıyla kurgulanmış bir promo çekimi olduğu; işçilerin gerçekten o yükseklikte oturduğu, ancak bunun günlük rutinlerinden çok fotoğraf için tekrarlanan bir poz olduğu bugün biliniyor. Buna rağmen kare, Büyük Buhran döneminde cesaret, emek ve “yukarı doğru tırmanan” Amerikan rüyasının en güçlü görsel metaforlarından biri hâline geldi.

Marilyn Monroe, 1954

Fotoğrafçı: Sam Shaw / Kamera: Rolleiflex

© Sam Shaw Inc. licensed by Shaw Family Archives

Sam Shaw, 1954’te Billy Wilder’ın yönettiği The Seven Year Itch filminin çekimleri sırasında Marilyn Monroe’nun New York’taki metro ızgarası üzerinde beyaz elbisesinin havalandığı sahneyi fotoğrafladı. Shaw, Monroe’nun yakın arkadaşıydı ve bu sahneyi, daha önce Coney Island’da çektiği benzer bir görüntüden ilham alarak özellikle tasarlamıştı. 15 Eylül gecesi Lexington Avenue ve 52. Cadde civarında yapılan sokak çekimi kalabalık nedeniyle zorlaşınca sahne stüdyo ortamında da yeniden canlandırıldı; bugün bilinen ikonik kareler hem sokak hem stüdyo çekimlerinden üretilen fotoğraflara dayanıyor. Bu görüntü, Monroe’nun hem özgür hem kırılgan yıldız imajını pekiştirerek sinema tarihinin en meşhur fotoğraflarından biri hâline geldi.

John Lennon’ın Son Fotoğrafı, 1980

Fotoğrafçı: Paul Goresh / Kamera: Minolta XG-1

New Jersey’li amatör fotoğrafçı Paul Goresh, 1980 yılında sık sık New York’taki Dakota Apartmanı önünde John Lennon’ı görüntülüyordu. 8 Aralık 1980’de Minolta XG-1 kamerasıyla yine binanın önünde beklerken Lennon ve Yoko Ono’nun çıkışını fotoğrafladı; karelerden biri Lennon’ın, daha sonra kendisini öldürecek olan Mark David Chapman’ın uzattığı Double Fantasy plağını imzaladığı anı gösteriyor. Aynı akşam Lennon, stüdyodan dönüşünde Dakota’nın girişinde Chapman tarafından vurularak hayatını kaybetti. Goresh’in fotoğrafı, Lennon’ın hayattayken çekilmiş son kareleri arasında kabul ediliyor ve müzik tarihinin en çok referans verilen görüntülerinden biri olarak anılıyor.

The Kiss by the Hôtel de Ville, 1950

Fotoğrafçı: Robert Doisneau

© 2025 Robert Doisneau

Robert Doisneau’nun 1950 tarihli “Le Baiser de l’Hôtel de Ville” (Hôtel de Ville’de Öpücük) fotoğrafı, Paris’te kalabalık bir caddenin ortasında öpüşen genç bir çifti gösterir ve uzun yıllar “tesadüfen yakalanmış romantik bir an” olarak tanıtılmıştır. Ancak Doisneau, 1990’larda açılan telif davaları sırasında fotoğrafın kurgulandığını, karedeki kişilerin genç oyuncular Françoise Delbart (Bornet) ve Jacques Carteaud olduğunu açıklamıştır; çifti bir kafede gördükten sonra çeşitli noktalarda sahneyi tekrarlamalarını istemiştir. Fotoğraf, LIFE dergisinin “Paris’te Aşk” dosyası için çekilmiş ve yayımlandıktan sonra kartpostal ve posterlerle Paris romantizminin evrensel simgesine dönüşmüştür. Bugün, hem sahnelenmiş bir görüntü olarak fotoğraf-gerçeklik tartışmalarında, hem de savaş sonrası Avrupa’da gündelik hayata dönüşün sembolü olarak anılmaktadır.

Einstein Dil Çıkarırken, 1951

Fotoğrafçı: Arthur Sasse

UPI ajansı fotoğrafçısı Arthur Sasse, 14 Mart 1951’de Princeton’da 72. doğum günü kutlamasından ayrılan Albert Einstein’ı görüntülemek için bekleyen kalabalığın içindeydi. Fotoğrafçılar bilim insanından bir kez daha gülümsemesini rica edince, Einstein bu talebi alışılagelmiş pozlarla değil, dilini dışarı çıkarıp başını yana çevirerek yanıtladı; Sasse, bu anı net yakalamayı başaran az sayıdaki fotoğrafçıdan biri oldu. İlk yayımlandığında tereddütle karşılanan kare, kısa sürede büyük ilgi gördü; Einstein, fotoğrafı o kadar sevdi ki kırpılmış hâlini kartpostal yaptırarak dostlarına gönderdi. Fotoğraf, bilim dünyasının ciddi imajına karşı duran oyunbazlık anı olarak kabul ediliyor ve Einstein’ın kamusal kişiliğinin en tanınan görseli olmayı sürdürüyor.