Olafur Eliasson, ilk kez bu sergi ile göç, eğitim, mimari gibi konulara olan sanatsal yaklaşımını seyirciye sunuyor. Her çalışma Eliasson’un sanat hayatında ele aldığı ve incelediği bir temayı sunarken, harekete odaklanan erken dönem eserleri ile anavatanı olan İzlanda’ya ait malzemelerde öne çıkıyor. Sanatçının 2003 yılından sonra ilk Tate Modern sergisi olan seçki, aynı zamanda İngiltere’de bir araya gelen en büyük projesi olarak öne çıkıyor.
Daha önce yine Tate Modern’de gördüğümüz sanatçının bu sergisinde devasa buzul kütleleri ile yarattığı heykelimsi yapıtlarla hem sembolik hem de post modern bir sanat anlayışına yöneldiğini “In Real Life” ile görme şansı yakalıyoruz. Eliasson’un daha önce çalışmalarında görmediğimiz realizme yaptığı referanslara parlak ve post-modern sanatı ile yer veriyor. Eliasson büyüleyici çalışmalarında, duyularımızın, etrafımızdakilerin ve dünyadaki insanların farkında olma hissiyatını yaşatmayı hedefliyor.
Bazı sanat eserleri, galeri mekanına gökkuşağı gibi doğal olarak yayılırken, diğerleri dünyayı algılama ve etkileşim biçimimizle oynamak için yansımaları ve gölgeleri kullanıyor. Pek çok eser, sanatçının karmaşık geometriye, hareket düzenlerine ve renk teorisine olan ilgisine yönelik araştırmasından kaynaklanıyor.
11 Temmuz’da açılan sergide yer alan otuz eserde, diğer tüm çalışmaları gibi her yaştan ziyaretçinin deneyimleyebilmesi üzerine kurgulanmış. Eserlerinin topluma ilintili olmasına önem göstermesi kadar çalışmaların sergilendikleri galerilerin dışına çıktığında da hatırlanmasına dikkat eden Eliasson; algı, hareket ve etkileşime olan merakı ile üretim yapıyor.
Eliasson’un Tate Modern’de daha önce yaptığı The Weather Projesi, 2003’te Türbin Salonuna iki milyondan fazla kişinin ziyaret etmesiyle de adından söz ettiriyor.
In Real Life sergisi 5 Ocak 2020 tarihine kadar Tate Modern’de ziyaret edilebilecek.