Galeri 77, Sayat Uşaklıgil’in “Tuhaf Hikâyeler” isimli kişisel sergisine 28 Kasım – 4 Ocak tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Sayat Uşaklıgil, “Tuhaf Hikâyeler” serisinde insanlar ve temsil ettikleri gerçekler arasındaki o tuhaf ve büyülü dünyanın varlığını sinema sanatı üzerinden kurgulayıp kendi alanı resim aracılığıyla bizlere gösteriyor. İzlediğimiz filmlerin eriyen sahneleri gibi, kendisi de sahneler, sekanslar arasında çıktığı yolculuğa bizleri de tanık ediyor. Bakıyoruz, görüyoruz; görüntü uçup gidiyor ve geriye adeta düşlerden süzülmüş imgeler kalıyor. Sanatçının filmlerden çeşitli sahneleri üst üste bindirerek oluşturduğu birbirinden seçkin tuval üzerine akrilik eserleri, Galeri 77’nin Karaköy’deki mekânında 4 Ocak 2020 tarihine kadar tüm sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.
Sayat Uşaklıgil’in müzik ve sinema gibi iki büyük tutkusu, onu ressam olarak var eden iki önemli daldır. İyi bir müzik dinleyicisi ve sağlam bilgi birikimine sahip bir sinema izleyicisi olan Sayat Uşaklıgil, yapıtlarını doğaya bakarak yapan ressamların aksine, daha önce üretilmiş sanat yapıtlarından yola çıkarak işlerini oluşturuyor. Arşivinde bulunan binlerce plak ve sinema filmi, onun sanatında esin kaynağını oluşturan en önemli iki alan. Sayat, resimlerinde ona esin kaynağı olan bu iki farklı dünyayı ısrarla tuvaline aktarıyor.
Sayat Uşaklıgil’in bir önceki sergisi “Mutlu Kalabalıklar” Amerikan rüyasının ağırlıklı olarak 40’lardan 60’lı yıllara kadar gelen bir özeti gibiydi. Pozlar üzerinden kurgulanan anlarla, yapay bir cennetin, sentetik bir dünyanın dışavurumları bizlere sunuluyordu. Çoğu kimin çektiği belli olmayan neredeyse anonim olmuş fotoğraflar, soğuk savaş döneminin saklanmış gerçeklerine paravan görevi yapıyordu. İyi ki bu anların fotoğrafları çekildi, iyi ki Sayat Uşaklıgil bunları pentürün gizli dünyasına dahil etti. Doğayı -fotoğraf makinesinin- bulunduğu açıdan saptayan fotoğraf, Sayat tarafından bir ara katman olarak kullanılıp resim sanatına dahil edildi.
Aslında yalnızca fotoğraflar için kurgulanmış bu yapay dünya rahatlıkla resmin gerçeği ve ressamın gerçekliği olabiliyor. Çoğu kimin tarafından çekildiği belli olmayan bu anonim fotoğraflarda daha çok kadınlar ellerinde plaklar, önlerinde pikap ya da gramofonlarla müziğin gizemli dünyasını bizlere vermek üzerine yerlerini almışlardı. Sıra, artık akan zamandan duran zamana, Sayat Uşaklıgil’in bir başka uzmanlık alanı olan sinemadan kareleri durdurmaya gelmişti.
Sayat, sinema sanatının harekete dayanan bağlamını değiştirerek film karelerini pozlar halinde tuvale taşıyor; ama film bittiğinde kalan sonuç imgenin resmini yapmıyor. Zaten gerçeklerin yansıması bile olsa kurmaca olan film, önce durdurularak bir fotoğrafa dönüştürülüyor, ardından bu kare resim olarak son halini alıyor. Gerektiğinde tuvale aynı anda iki film süperpoze olarak düşürülüyor. Böylece oyuncular tarafından biçimlendirilmiş somut anlar, paralel iki evrenin eşiğiymişçesine aynı anda görünür oluyor. Unutulmaması gereken bir nokta da, Sayat filmlerde yer alan kişilerden başka herhangi bir figürü resmine eklemiyor. Böylece kurmacanın gerçekliği, bir kez daha değiştirilmiyor.
Sayat Uşaklıgil sıradan olanın içindeki gerçeküstücü duygu ile çok meşgul. “Tuhaf Hikâyeler” serisinde sözcüklere yeterince dökemesek de durdurulmuş o sahnelerde tekinsiz bir şeyler olduğunu hissedebiliyoruz. Biraz dikkatle baktığımızda sahnenin içinde yer alan kişilerin arasındaki ilişkiler hakkında akıl yürütüp yepyeni senaryolar yazmak da mümkün. Sürece an olarak baktığımızda, yani akan filmi durdurduğumuzda, tıpkı fotoğraf sanatında olduğu gibi farkına varamadığımız detaylarla karşılaşırız. Bu da bize aslında hiçbir şeyin sıradan olmadığını, dikkatli ve daha uzun süreli bir bakışla görünmeyenin arkasında saklı bir dünyanın olduğunu gösterir.
Sayat’ın konuları ve yaklaşımı belli. O modern zamanların tuhaf hikâyelerini yeniden ele alarak resimlerini üretiyor. Genelde insanların açık ya da kapalı alanlarda bir araya gelip topluluk oluşturduğu görüntüleri kendine konu ediniyor. Akışı bizim adımıza durduran Sayat Uşaklıgil, üretilmiş eserlerden özenle cımbızladığı anları, üzerlerinde daha fazla düşünmemiz için tuvaline aktarıyor. Ve bir kısmını seyretmiş olma ihtimalimizi de hesaba katarak, filmlerin içinde yer alan binlerce sekanstan kendi seçtiği planları bir sergi bütünlüğü içinde izleyicilere sunuyor.
Sanat denen ve binlerce yıldır oynanan bu oyuna, “Tuhaf Hikâyeler”den oluşan yeni bir versiyon daha ekliyor Sayat Uşaklıgil. Belki de Sayat’a sormamız gereken soru “Bu resim hangi filmden?” yerine “Bu an hayatın neresinden?” olmalı diye düşünüyorum. Sayat’ın resim sanatı üzerinden kestiği biletle yerimize oturup bizim için sinema tarihinden seçtiği filmleri izlemenin tam vaktidir. Geriye, söylenecek tek şey kalıyor: “İyi seyirler.”