Damla Sari’nin ilk kişisel sergisi “Son 10 Yılın Çıkmış Soruları”, 10 Eylül – 11 Ekim tarihleri arasında Art On Pera’da izlenebilir. Küratörlüğünü İlayda Abdik’in yaptığı sergide, fotoğraf, video enstelasyon ve kinetik yerleştirmelerin bir araya geldiği seçkiyi, fiziksel olarak iki boyutun içine sıkışmış bir beden olarak sanatçı ve sessizliklerini bozmuş nesnelerin bedenlerine yerleşmiş ruh formları olarak ikiye ayrılabilir.
Sari, pratiğinde nesne algılanımlarının psikanalitik çözümlemeleri üzerinden gerçekliğe yaklaşımı inceliyor. Çalışmalarını psikolojik durumlarını ortaya çıkarmaya her zaman hazır olan dışa-dönük karakterler üzerine yaptığı gözlemlerin etrafında toplayıp, bu karakterlerin davranışlarının sanatçının üzerinde doğurduğu izlenimlerden hareketle; kinetik sanat, yeni media ve enstalasyon işler üretiyor. Sari, kimi zaman karşılaştığı kişilerin ruhlarının peşine düşüyor, kimi zaman ise bulduğu bir nesnenin üzerinden sahibinin ruhuna ulaşmaya çalışıyor. Bunu hicivli bir yaklaşım ile gerçekleştiren sanatçı, ortaya çıkan kişinin geçmişi üzerinden geleceğini inşa ediyor. Bir eskicide, sokak ortasında ya da bir rüyada yakalıyor sanatçıyı nesneler. Sanatçı da onlara kendi öykülerini anlatma, karakterlere bürünme, oyun oynama kabiliyeti veriyor. Tekniğin olanaklarını nesnelere kullanım değerleri dışında nitelikler kazandırma için seferber ediyor. İşlerine koyduğu karşıt anlamlı, çok anlamlı isimlerle sözcükleri de nesnelerin emrine veriyor.
Serginin omurgasını “nesnenin bakışı” ve “nesne olarak bakış” kavramlarının oluşturduğunu düşünmek mümkün. Nesnelerin bakış taşıyıcısı olmaları ve bakışın bizzat bir nesne olarak gözden bağımsızlaşması Lacan’cı psikanalizin temel tartışmaları arasında yer alır. Nesne belli bir görüş noktasına konumlanmış özne için görüntüye dönüşür ama özne de nesnenin nazarı altındadır. Hatta o henüz bakmadan önce, çoktan görülmüştür. Damla Sari’nin işlerinde kullandığı nesneler de görürler, izler ve takip ederler. Hatta onlar bizzat gözden kurtulmuş bakışın gövdeleridir. Sanatçı özne bu bakışı teninde hisseder. Ve nazardan korunmak için iki zıt yöntem geliştirir; Ya kendini örter, perdeler ya da soyunur, gözün tam bebeğine yerleşir.