Close Menu
Artkolik
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Çarşamba, Temmuz 16
    • İletişim
    Instagram Facebook X (Twitter)
    Artkolik
    • Ana Menü
    • Sanat Haberleri
      • Haber
      • Sergiler
      • Tiyatro
      • Sinema
      • Röportajlar
      • Etkinlik
      • Moda
    • Köşe Yazıları
      • Nail Keçili
      • Nazlı Keçili, Şamdan Plus Özel
    • Proust Serisi
    • BAUSEM Sertifika Programı
    • Atölye ve Seminerler
    • Kültür Gezileri
    • Artkolik Kimdir?
      • Basında Artkolik
    Artkolik
    BuradasınızAna Sayfa»Yazılar»Blue Velvet: Aydınlığın Karanlık Hüzmeleri
    Yazılar

    Blue Velvet: Aydınlığın Karanlık Hüzmeleri

    ArtkolikBy Artkolik10 Eylül 2017Updated:18 Aralık 2018Yorum yapılmamışOkuma Süresi 3 Dakika
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    1977 yılında Eraserhead ile tanıştığımız David Lynch; son derece rahatsız edici ve sürreal bir kabusu andıran tarzıyla büyük bir kitlenin ilgisini çekmeyi başarmıştı. Özellikle gece yarısı kuşaklarının vazgeçilmez filmleri arasına giren Eraserhead, sinema öğrencileri arasında da oldukça popüler olmuştu. Eraserhead’in bu başarısı David Lynch’in daha popüler projeler için aranan isimlerden biri olması anlamına geliyordu.

    The Elephant Man (1980), Lynch’e En İyi Yönetmen dalında Oscar adaylığı getiren ilk filmiydi. Fakat Lynch’i yansıtma konusunda Blue Velvet (1986) oldukça ayrı bir yerdedir. Kendi vizyonundan taviz vermeksizin, kendisine verilen süre içerisinde tamamladığı film, senaryosunun da Lynch tarafından yazılması bakımından oldukça önemlidir. Yönetmenin kariyerinin ilerleyen zamanlarında da keşfedeceği birtakım temalara, ilk kez bu filmde rastlamak mümkündür.

    Eleştirmenlerin büyük bir çoğunluğu tarafından Lynch’in başyapıtlarından biri olarak görülen film, çarpıcılığı ve kalp kırıcı hikayesiyle günümüzde bile popülaritesini sürdürmektedir. Filmin hikayesi gerçekliğin iki katmanından oluşur; ilk olarak insanların 1950’lerin televizyon klişeleriyle konuştuğu bağnaz bir kasabayı görürüz, ikinci katmanda ise oğlu ve kocası kaçırılan Dorothy Vallens’ın (Isebella Rosellini), Dennis Hopper (Frank Booth) tarafından cinsel olarak suiistimal edilişine şahit oluruz. Hikayenin sürpriz kısmı ise Dorothy’nin aslında bu durumdan zevk alan bir mazoşist olduğunu keşfedişi olur. Filmde günlük hayat duygusuz bir ironiyle anlatılır. Karakterler genellikle, tek düze bir yavanlığı yansıtsa da alt-anlamlı replikler film boyunca dikkati çeker. Diğer bir yandan ise cinsel istismarın karanlık yüzü, soğuk kanlı bir realizmle anlatılır. Film beyaz çitler ve çiçeklerle, cezbedici gibi gözüken bir kasabada açılır ve ardından çimleri sulayan bir adam karşımıza çıkar. Adam fenalaşarak yere yığıldığında koşarak gelen bir köpek, hala adamın elinde duran hortumdan su içmeye başlar ve kamera çimlerin içinden geçerken, izleyici toprakta birbirine saldıran haşereleri görür. Bu sahne, kasabanın dışarıdan görünümüyle gerçekte olduğu hali arasındaki farkı anlatan bir metafor olarak çıkar karşımıza. Olay sonrası babasını ziyarete gelen Jeffrey Beaumont’ın (Kyle MacLachlan) bir arazide bulduğu kesik bir kulakla olaylar gelişmeye başlar. Kesik kulağın gizemiyse Dorothy’ye kadar uzanır.

    Hitchcock’un, hiç kuşkusuz gurur duyacağı türden bir sahnede Beaumont, Dorothy’nin dolabına saklanır ve Hopper’la Dorothy Vallens arasındaki sado-mazoistik ilişkiye şoke olmuş bir şekilde şahit olur. Hopper’ın ayrılışının ardından, Beaumont’ın dolapta olduğunu hâlihazırda keşfetmiş olan Dorothy, onu baştan çıkararak kendisine vurmasını ister ve bir şekilde Beaumont’ı oyunun içine çekmeye çalışır. Bu sahne insanın gerçek doğasını anlatan büyük bir güce sahiptir. Blue Velvet, şayet düz çizgide ilerleyen bir hikayeye sahip olsaydı, filmde Dorothy ve Jeffery arasındaki derin duygusal keşifleri izliyor olabilirdik. Fakat Lynch, farklı bir yol izleyerek hikayeye bu noktada müdahale ediyor ve “küçük kasaba” hicvine geri dönüyor.

    Filmin sonunda gerçekleşen Hopper’ın ölümü ve mutlu aile tablosu, gerçekten mutlu sona yapılan bir gönderme midir? Bu da filmle ilgili sorulması gereken önemli sorulardan biridir. Hopper ölmüştür, ama kasabada dışarıda bir yerlerde kötülük hala kol gezmektedir.

    Post-modern dokunuşlarını, karanlık-gündelik hikayeler ve popüler kültürle birleştirmesiyle öne çıkan filmde, Lynch’in kendine özgü atmosferini kolayca fark edebiliriz. Aradan 31 yıl geçmiş olmasına rağmen, Blue Velvet’in şoke edici, dehşete düşürücü, şaşkınlık verici, eğlendirici ve akıl karıştırıcı özelliklerinden hiçbirini kaybetmediğini görüyoruz. Ayrıca şunu da eklemek gerekir ki 90’lı ve 2000’li yıllardaki birçok bağımsız filmde, Blue Velvet’in etkilerini görmek mümkündür.

    Yazar: Eren SAMANCIOĞLU

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    VakıfBank Kültür Yayınları “Türk Tarihinde İz Bırakan Kadınlar”ı yayımladı

    6 Mart 2024

    “Kırılma Noktası: Hikayenin Sonunu Sen Yaz” Mandarin Oriental, Bodrum Kataloğu

    14 Ağustos 2023

    Salvador Dali ve Gala’nın Tatlı Sert Aşk Hikayesi

    22 Ocak 2023

    Comments are closed.

    SOSYAL MEDYADA ARTKOLİK
    • Facebook'ta Takip Et
    • Twitter'da Takip Et
    • Instagram'da Takip Et
    KÖŞE YAZILARI

    Nazlı Keçili: Sanat ile bilim ilişkisi

    Sanat ile bilim arasında nasıl bir ilişki var? Bilim ile sanat birbirini nasıl etkiliyor veya…

    Nazlı Keçili: Çinli muhalif sanatçıların eserlerine sansür!

    Nazlı Keçili: New York’ta çok özel bir sergi

    Nazlı Keçili: Birleşik Krallık kraliçeleri sergide buluştu

    ATOLYE ve SEMİNERLERİMİZ
    Atölye ve Seminer

    Sanat Tarihinde Yeniden Doğuş: Umut ve Çiçeklenme

    Seminer: Sanat Tarihinde Yeniden Doğuş: Umut ve Çiçeklenme Danışman: Buket Şakarcan Tarih: 23-30 Mayıs Süre: 2…

    Osmanlı’da İki Mimarın İzinden: D’Aronco & Vallaury

    Sanat Tarihi’nin En Büyük Aşkları ve Eserler Yansıması

    Artkolik & BAUSEM işbirliği ile Sanat, Kültür Yönetimi ve Kurumlar Modülü Başlıyor !

    Sömestir’da, Superkids sponsorluğunda gerçekleşecek çocuk atölyeleri ile Taviloğlu Koleksiyonu minik ziyaretçileriyle buluşuyor. 

    ARTKOLİK KİMDİR?
    ARTKOLİK KİMDİR?

    Artkolik

    Artkolik, kültür ve sanatı daha ulaşılabilir kılmak amacıyla, 2012 yılında Nazlı Keçili tarafından kurulmuştur. Çok yönlü bir sanat platformu olan Artkolik, dijital ve yazılı medya üzerinden, sanatın her dalında dolaşmayı hedeflemektedir.

    BİZİ TAKİP EDİN!

    Facebook X (Twitter) Instagram
    POPÜLER HABERLER

    Perasma ve The Centre for the Less Good Idea “Through the Katsouni” ile Leros’ta İzleyiciyle Buluşuyor!

    22. Gümüşlük Müzik Festivali ‘son çivi, ilk nota’ ile başlıyor!

    Galeri Bosfor, Karaköy’deki Yeni Mekanını “Kölemen 7” Grup Sergisi ile Açıyor

    BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN
    Haftalık sanat bültenlerimizin size de ulaşması için
    e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.
    Copyright © 2025. Artkolik - Tüm hakları saklıdır
    • Hakkımızda
    • Site Haritası
    • İletişim

    Yukarıya yazın ve aramak için Enter tuşuna basın. İptal etmek için Esc tuşuna basın.