Mobilya fuarlarının ötesinde bir platform olarak kurgulanan Furnishings & Design Istanbul (FDI), ikinci yılında da tasarımı yalnızca biçim değil, bir düşünce biçimi, bir kültürel ifade aracı olarak konumlandırıyor. MOSFED Başkanı Ahmet Güleç ile FDI’ın sektöre getirdiği yeni yaklaşımı, Türkiye’deki tasarım kültürünü dönüştürme hedefini ve 2025 edisyonunun vizyonunu konuştuk.

Röportaj: Ayça Ortaer

1.Geçtiğimiz yıl ilki düzenlenen Furnishings & Design Istanbul (FDI), mobilya fuarlarının ötesinde bir tasarım platformu olarak konumlandı. Sizce bu vizyon ne ölçüde karşılık buldu? İlk yılın ardından nasıl bir tasarım kültürü oluşturuldu?

Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) organizasyonuyla hayata geçirilen ve Türkiye’nin ilk tasarım fuarı olarak konumlanan Furnishings & Design Istanbul (FDI), klasik fuar anlayışının ötesine geçerek sektörün tüm bileşenlerini kapsayan bütüncül bir tasarım ekosistemi platformu oluşturma iddiasıyla ilk yılında fark yarattı. Her markanın doğrudan katılım sağlayamadığı, yalnızca FDI Tasarım Komitesi tarafından belirlenen kriterleri karşılayan marka ve ürünlerin yer alabildiği bu yapı, FDI’a başından itibaren nitelikli ve seçici bir kimlik kazandırdı. Bu yönüyle ticari bir fuardan çok daha fazlası olan FDI, ilk yılında bu vizyonunun gerek sektör profesyonelleri gerekse yaratıcı endüstriler nezdinde güçlü bir karşılık bulduğunu memnuniyetle gözlemledik.

Sadece ürünlerin değil; düşüncelerin, yaklaşımların, üretim biçimlerinin ve estetik anlayışların da sergilendiği ve tartışıldığı bir alan inşa ettik. Bu yaklaşım, FDI’ı yalnızca bir tanıtım platformu değil; aynı zamanda tasarımın bir kültür olarak konuşulduğu ve üretildiği bir merkez hâline getirdi. Bugün geldiğimiz noktada tasarım artık sadece bir vitrin unsuru değil, sektörümüzün dönüşümünde merkezi ve yön verici bir rol oynayan temel bir değer hâline gelmeye başladı. FDI, ilk yılında bu dönüşümün kıvılcımını ateşleyerek Türk mobilya sektöründe tasarım kültürünün temellerini atmış oldu. MOSFED olarak bütün platformlarda yüksek sesle dile getirdiğimiz bir nokta var. O da Türkiye’nin katma değerli üretimle büyümesi gerektiği ve bunun içinde tasarıma, inovasyona ve sürdürülebilirliğe özel önem ve yatırım yapması gerektiği şekildeydi. Tasarımı endüstrinin kalbine taşımayı amaçlayan FDI, katma değerli üretim ve ihracat için güçlü ve sürekli kendini besleyerek büyüyen bir ekosistem yaratmayı bir zihinsel dönüşüme öncülük yapmayı amaçlamaktadır. Bu noktada üzerimize aldığımız büyük sorumluluğu sektör paydaşlarımızdan aldığımız güç ve destekle büyüterek yolumuza devam edeceğiz.

2.Sizin de altını çizdiğiniz gibi, artık yalnızca ‘iyi yapılmış’ değil, ‘iyi düşünülmüş’ tasarımlar ön planda. FDI bu yaklaşımı sektöre nasıl yansıtıyor? Tasarımın kültürel bir ifade biçimi olarak dünyaya sunulmasında nasıl bir rol üstleniyor?

Bugünün dünyasında yalnızca üretmek yetmiyor; anlamlı ve düşünülmüş bir üretim anlayışına ve ürün setine ihtiyaç bulunuyor. FDI da tam bu bilinçle kurgulanan bir yapı olarak, sadece bir fuar değil; aynı zamanda bir bilgi, deneyim ve paylaşım platformu olarak öne çıkıyor. Tasarımı yalnızca estetik bir araç olarak değil, bir düşünce biçimi olarak ele alıyoruz ve bu yönüyle çok daha derin ve çok katmanlı bir anlam taşıdığını vurguluyoruz. Bugünün dünyasında iyi düşünülmüş tasarımlar dediğimizde, yalnızca form değil; kullanıcı deneyimi, sürdürülebilirlik, kültürel değerler ve fonksiyonellik gibi unsurların bütünsel olarak ele alındığı bir anlayışı kastediyoruz.

MOSFED olarak, FDI aracılığıyla tasarımın bir kültürel ifade biçimi olarak dünyaya nasıl sunulabileceğini somut örneklerle gösteriyor; yerel üretimle küresel değerler arasında köprü kuruyoruz. Tasarımı endüstrinin kalbine taşıyıp, katma değerli üretim ve ihracatın destekleyicisi olmak istiyoruz. Türkiye mobilya tedarikinde dünyanın kilit ülkelerinden biri haline gelmiş durumda, aynı zamanda dünyanın en güçlü üretim ülkelerinden biri olduğu gibi önemli ihracatçılarından da biri.  Ve bu büyüyen hikayemizi FDI sayesinde tasarım diliyle birleştirerek dünyaya daha güçlü bir biçimde anlatmak istiyoruz.

Dünyada, felsefesiyle, duruşuyla, içeriği ve sunumuyla markalara alan açan; onları küresel ölçekte büyüten ve tanınır kılan fuar örnekleri var. Biz de FDI’ı, Türkiye ve İstanbul merkezli bir tasarım fuarı olarak konumlandırmak ve dünyanın “Son tasarım trendleri neler?”, “Sektörde neler konuşuluyor?”, “Yeni fikirler nerede gelişiyor?” sorularına cevap aramak için geldiği bir fuar hâline getirmek istiyoruz. Bu hedef doğrultusunda FDI’ın, Türkiye’nin tasarım vizyonuna, katma değerli üretimine ve dünyada tasarımla söz sahibi olmasına çok güçlü katkılar sunacağına yürekten inanıyoruz.

3.Sizce FDI, Türkiye’de tasarımın kültürel/sanatsal algısını dönüştürme konusunda nasıl bir etki yaratıyor?

Tasarımın sadece form ve işlev değil, bir kültür taşıyıcısı olduğuna inanıyoruz. Türkiye’de uzun yıllar boyunca tasarımın değeri büyük ölçüde ekonomik katkısı üzerinden konuşuldu. FDI ise bu anlayışı dönüştürmeye başladı. Artık tasarımın sanatsal yönü, felsefesi, toplumsal bağlamı da konuşuluyor. Bu dönüşüm hem sektörün hem de kamunun algısında fark yaratıyor. Tasarımı günlük hayatın bir parçası, düşünsel bir üretim alanı olarak konumlandırıyoruz.

4.Yalnızca ticari değil, aynı zamanda estetik ve kültürel bir deneyim sunmayı amaçlayan FDI’ın bu yılki 25-27 Eylül’de gerçekleşecek edisyonunda öne çıkacak sanat/tasarım içerikleri neler olacak? Örneğin Design Circle, Talks sahnesi veya özel sergilerde nasıl bir kurgu izlenecek?

2025 yılı için FDI’ı içerik ve yapısal açıdan önemli ölçüde büyüttük ve zenginleştirdik. En somut değişikliklerden biri, fuar alanımızın 10.000 metrekareye çıkarılması oldu. Bu yıl FDI’da daha fazla marka, özgün ürünleriyle yer alacak. Ayrıca zengin içerikli programımızla, çok katmanlı bir estetik ve kültürel deneyim sunmayı hedefliyoruz. Fuar alanının mimari tasarımı, paydaşımız Demirden İlio tarafından hazırlanıyor.
FDI Talks oturumlarımız, geçen yıla göre daha zengin bir içerik ve kurguya sahip. Sürdürülebilirlikten inovasyona, tasarımdan üretim modellerine kadar birçok başlık, entelektüel düzlemde ele alınacak şekilde planlandı.

Design Circle ve New Horizon Exhibition gibi küratöryel alanlarımızda, farklı disiplinlerden gelen tasarımcıların işleri yer alacak. Bu alanlar, tasarımı yalnızca biçimsel değil, aynı zamanda düşünsel bir zemin olarak tartışmaya açacak.

Bu yıl ayrıca fuar bünyesinde özel sergileme köşeleri de oluşturduk. Bunlardan biri, meslekte 50. yılını dolduran Türkiye’nin önemli markalarından birinin tarihsel yolculuğuna ev sahipliği yapacak.
Tasarımcıların yalnızca bu fuar için özel olarak tasarladığı, çeşitli markaların ise üretimini üstlendiği ürün ve konseptlerin sergileneceği özel bölümler de planlandı. Bu ürünler, yalnızca FDI’da görülebilecek nitelikte olacak.

Tüm bu çalışmaların temel amacı; Türkiye’nin tasarımla katma değerini artırmasına katkı sunmak, endüstrinin kalbine tasarım odaklı bir bakış açısını taşımak ve bu yeni yaklaşımın doğuracağı marka ve ürünleri dünyaya açmak. İnanıyorum ki bu yaklaşımı, ikinci yılımızda çok daha güçlü bir şekilde sunacağız. Kısacası hem içerik hem de deneyim açısından daha zengin ve ilham verici bir FDI kurguladık.


5. Genç tasarımcılar ve öğrenciler, fuarın önemli hedef kitlesi arasında. Onlara alan açmak, görünürlük kazandırmak ve profesyonel ağlarla buluşturmak adına bu yıl nasıl bir planlama yapıldı? 

Genç tasarımcılar bu sektörün geleceği. Onların cesaretini, yaratıcı enerjisini desteklemek bizim en önemli önceliklerimizden. Bu yıl da FDI New Horizon Exhibition kapsamında genç tasarımcılara açık çağrıyla ulaşarak ürünlerini prototip veya bitmiş halde sunabilecekleri bir alan hazırladık. Ayrıca, Designer-to-Business (D2B) programımız sayesinde, genç tasarımcılar firmalarla doğrudan iletişime geçme, iş birliği kurma şansı yakalayacaklar. Bu ortam, tasarımcıların profesyonel dünyaya adım atmaları ve kendi ağlarını oluşturmaları için büyük fırsat sunacak.

6.Son olarak, Türkiye’de tasarım kültürünün gelişmesi için uzun vadede nasıl bir rol üstlenmek istiyorsunuz? FDI’ın sadece bir fuar değil, kalıcı bir “tasarım hafızası” oluşturması yönündeki vizyonunuzu nasıl tanımlarsınız?

Biz FDI’ı sadece bir fuar olarak değil, bir fikir platformu olarak tanımlıyoruz. Kısa vadeli hedefimiz ticari ağları güçlendirmek olsa da uzun vadede Türkiye’nin tasarım hafızasına katkı sunmak istiyoruz. Bugün burada kurulan her temas, tartışılan her fikir, kayda değer her ürün geleceğe bırakılacak bir miras niteliğinde. FDI’ı bu hafızanın merkezinde konumlandırmak, tasarımı sektörün DNA’sına işlemek istiyoruz. Biliyoruz ki güçlü bir tasarım kültürü, sürdürülebilir büyümenin de en sağlam temellerini oluşturacak.

Eklemek istedikleriniz…

Furnishings & Design Istanbul akademisyenler ve deneyimli sektör temsilcilerinden oluşan Tasarım Komitesi’nin yönlendirmeleriyle şekilleniyor. Bu yüzden ziyaretçilerine güncel, nitelikli ve özgün içerikler sunabiliyor. Her aşaması, kullanıcı deneyimini ve işlevselliği merkeze alan bir yaklaşımla kurgulandığı için de MOSFED üyeleri bu yapıdan son derece memnun. Çünkü katılım gösteren firmalar, yalnızca ürünlerini sergilemiyorlar; aynı zamanda markalarını konumlandırıyorlar, tasarım değerlerini anlatıyorlar. FDI’ı uzun vadeli bir organizasyon olarak kurguluyoruz ve ihracatta önemli bir gücümüz olmasını istiyoruz. Bu sürdürülebilirliği sağlamak için ulusal ve uluslararası ölçekte güçlü bir stratejiyle ilerliyoruz.